29 Ağustos 2011 Pazartesi

Ortaköy Çay Bahçesi

el emeği göz nuru
tahta tezgahlarda
incik boncuk
seramik kolyeler küpeler
gümüş yüzükler
eski paralar
oturmuşlar güneşin altında
tezgah başında enteller

çay bahçesinde
kızlar mızlar oğlanlar
çaylar bardaklar
tavlada zar atan eller
birbiriyle yarışan sigara dumanları
izmaritle dolup taşan küllükler

Ortaköy sahil boyu
küçük lokantalarda
oturur tek başına
karşısında aynası yalnızlığı
kendisiyle konuşur
enteller

geçen sene işte bu zamanda
bir akşam üstü
deniz kenarında bir bankta
yazmışım bir yere bir şeylere
"yüreğim en çok bunu istiyor
gözlerimin gözlerinle buluştuğu anı"
diye

oturmuşum bir akşam vakti
çay bahçelerinin orada
çocuk parkında
taşların üstünde
biraz ötemde
ip atlıyor
köşe kapmaca oynuyor
sobeliyor tüm çocukları
sek sek oynuyor
doya doya yaşayamadığım çocukluğum
çıldırasım geliyor yine
susuyorum
akşamın renklerinde
orada öyle
bir başıma

yan sokakta
sıkışmış sanki
yığılmış üst üste
taş tezgahlarda
kitaplar
ümidi dünün
bu günün
yarının

simit satıyor
yarı sosyetik teyze
ekmekten pahalı
aldırmadan gelip gidene

dar bir sokakta
gizlenmiş kapı önüne
bol naftalin yemiş
danteller satıyor
koklatıyor
genç kızlara
tek baharından yadigâr
sandığının kokusunu
iki yaşlı teyze

durup düşünüyorum orada öyle
yaş ilerliyor diyorum kendime
bakkalın satıcının dilinde
adımız artık ne de olsa bir abla

oturdum orada öyle
özlemiş olmalıyım
birini bir şeyleri
konuştum
cami ardında parkta kuşlarla
bir kuş bir kuşun ardında
seke seke yürüyor
atıyor kendini
yerden yere

cami ardı
dar sokak
Afrika kültürünün mirası
masklarda sen ben
başkaları
duvarlarda
içimde yığılıp kalmış
ayrılıkların
özlemleri

diyorum ki kendime
çağırsam şimdi birini
özlemiş olsam
delice ölesiye
gelir mi bırakıp orada tüm sevgilerini

Ortaköy sahil boyu
daracık sokaklarda
beni hayata bağlayan
bir şeyler arıyorum
bir pazar günü
boşuna

25.06.1989


12 Ağustos 2011 Cuma

Sevda bir kuştu

sevda benim bildiğim
bir kuştu
kanadı bir hoştu
uçma dedim
gitme dedim
uçtu gitti

sevda şimdi
benim bilmediğim bir kuştur
sadece bir düştür!

1981

5 Ağustos 2011 Cuma

Büyük Esma Sultan - Nur Sayın'a -

Kızlı ve erkekli hep bir arada
misket oynardık biz de
o dar sokaklarda
dar sokaklar yok
misket ise unutulmuş bir oyun hatıralarda

dut bahçeleri, boş arsalar
mesire yerleri
Ihlamur derelerde
kim hatırlar şimdi
nasıl gezip tozardık oralarda

Dikilitaş şimdi beton yığınlarında
kuşatmalarda
gökdelen gökdelen
bir batında çoğul kardeş gibi
insanlar yaşamakta

hatırla Nur Sayın hatırla
bu şiir sadece sana ithaf edilmekte

bir cuma
Tuzbaba
Büyük Esma Sultan
yine yanan ahşap bir ev
çocuklar camda
acayip bir telaşe

 hatırla Nur Sayın hatırla
çocukluğumuz işte orada

misket oyunları
söyleyin
şimdi nerede?


Odakule, 24.10.2001