el emeği göz nuru
tahta tezgahlarda
incik boncuk
seramik kolyeler küpeler
gümüş yüzükler
eski paralar
oturmuşlar güneşin altında
tezgah başında enteller
çay bahçesinde
kızlar mızlar oğlanlar
çaylar bardaklar
tavlada zar atan eller
birbiriyle yarışan sigara dumanları
izmaritle dolup taşan küllükler
Ortaköy sahil boyu
küçük lokantalarda
oturur tek başına
karşısında aynası yalnızlığı
kendisiyle konuşur
enteller
geçen sene işte bu zamanda
bir akşam üstü
deniz kenarında bir bankta
yazmışım bir yere bir şeylere
"yüreğim en çok bunu istiyor
gözlerimin gözlerinle buluştuğu anı"
diye
oturmuşum bir akşam vakti
çay bahçelerinin orada
çocuk parkında
taşların üstünde
biraz ötemde
ip atlıyor
köşe kapmaca oynuyor
sobeliyor tüm çocukları
sek sek oynuyor
doya doya yaşayamadığım çocukluğum
çıldırasım geliyor yine
susuyorum
akşamın renklerinde
orada öyle
bir başıma
yan sokakta
sıkışmış sanki
yığılmış üst üste
taş tezgahlarda
kitaplar
ümidi dünün
bu günün
yarının
simit satıyor
yarı sosyetik teyze
ekmekten pahalı
aldırmadan gelip gidene
dar bir sokakta
gizlenmiş kapı önüne
bol naftalin yemiş
danteller satıyor
koklatıyor
genç kızlara
tek baharından yadigâr
sandığının kokusunu
iki yaşlı teyze
durup düşünüyorum orada öyle
yaş ilerliyor diyorum kendime
bakkalın satıcının dilinde
adımız artık ne de olsa bir abla
oturdum orada öyle
özlemiş olmalıyım
birini bir şeyleri
konuştum
cami ardında parkta kuşlarla
bir kuş bir kuşun ardında
seke seke yürüyor
atıyor kendini
yerden yere
cami ardı
dar sokak
Afrika kültürünün mirası
masklarda sen ben
başkaları
duvarlarda
içimde yığılıp kalmış
ayrılıkların
özlemleri
diyorum ki kendime
çağırsam şimdi birini
özlemiş olsam
delice ölesiye
gelir mi bırakıp orada tüm sevgilerini
Ortaköy sahil boyu
daracık sokaklarda
beni hayata bağlayan
bir şeyler arıyorum
bir pazar günü
boşuna
25.06.1989
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder